sahte aşk

--------

Salı, Haziran 19, 2007

meyhane

Geçen kıştan kalma hüznümü bir nebzede olsa ferahlatan rüzgarın bana yoldaş olması yüzüme bir tebessüm yerleştirmişti, sigaraları peş peşe yakmayı bırakmıştım, bu saatte bile insanların hınca hınç doldurduğu granit kaplı sokakta, geceye yabancılaşmamı kabullenmeden yürüyordum, gözlerim yanı başımdan geçip giden birbirinden güzel kadınların vücut açılarından gözüme yansıyan ışığında uzun süre kendimi kaybetmiştim ta ki travestinin teki laf atıp beni kendime getirene kadar.

Bu saatte ara sokaklar ile ana caddenin kesiştiği yer ölümle hayatın kesiştiği yer gibiydi, gideceğim sekizinci sınıf meyhaneye en yakın ara sokaktan içeri saptım pek karanlık değildi, sokak lambası ve meyhanelerin tabelaları aydınlatıyordu sokağı, ama kimsesiz ve sakindi. üzerinde insan yaşamayan toprakları tanrı cezalandırıyor olmalı diye düşündüm ve meyhaneye girdim, içerisi sigara dumanı, rakı, osuruk, ucuz fahişelerin parfüm kokusu ile boğucu bir hal almıştı. Ortalarda üzeri muşamba serili bir masaya oturdum. Bir küçük raki söyledim, birde sigara yaktım..

Kafam önümde rakımı içiyorken, içeri serpil girmişte, başıma kadar gelmiş sesi ile irkildim

- Hayırsız pezevenk görünmüyorsun ortalarda!

- Geç otur canım ne istersen söyle.

Oturdu, saçları topladı, çirkinliklerin yıprattığı yüzü ortaya çıktı. en ucuzundan kırmızı ruj başka hiçbir dudağa bu kadar yakışmazdı herhalde, ucuz parfümü insanın genzini yakıyordu, çocukluk yıllarının özlemi ile izliyordum onu, o da önündeki piyazı kovalayan varmış gibi hızla yiyordu. Piyazı bitirip kafasını kaldırdı gözlerime bakmaya çekinmiyordu artık yaşanan her şey, herkes tarafından kabullenilmişti. Anlatmaya başladı, zaten susmak bilmezdi, tüm pislikten anlatarak arınıyor gibiydi. Konuştukça daha huzurlu oluyordu, bir ibadet perisi gibiydi. Korkunç yaşantısına benim yanımda olarak ara veriyordu, geri döneceğini o hayata hiç unutmadan. Bahsettiği şeyler her zamanki gibiydi, yolda buraya gelirken sarhoş bir müşteri yirmi lira teklif etmiş, gözü tutmamış “bilmediğim eve gitmem ağabey.” Dedi “bir kişi diye gidiyorum beş kişi üstümden geçiyor” diye devam ederken kadehimi fondipledim. Söyleyeceğim her şeyin anlamsız kalacağını düşünerek sustum, sanırım onu dinlemenin beni sıktığını düşünerek o da sustu.

Bir süre sonra sessizleşti. Fark ettirmeden bana geceyi paraya çevirecek bir iş bulmuş olmalıydı. Aynı masada zoraki oturan kişiler gibi oturmaya başlamıştık, bu onun kaçış yoluydu, seve seve kalkmayacaktı buradan, sevgisi kalkmasına izin vermezdi bu masadan. Nefretini hatırlamalıydı. Pezevengin biride kaş göz yapmışsa tamamdı işte onun için masamdan kalktı gitti, herifin masasına ne kadar zaman geçti farkında değildim. Adamın eli mini etekli kalçalarını sallaya sallaya giden kardeşim belinde çıktılar meyhaneden, kadehimi fondipleyip bir sigara daha yaktım sevginin ısıtamadığı vücudumu belki sigara ısıtır diye.

Perşembe, Haziran 15, 2006

Hangi Farklar!!!

Bir gece yatınca tekrar düşün ama gerçekten düşün, sürekli özgür ve farklı olduğunu düşünüyorsun ya işte onu düşün nedir farkların tek tek bul ve yaz onları gerçekten farklı olduğun yanlarını…

Her bulduğun fark için sevin sonra gerçekten farkın olması ne güzel ama; ya o farklıyım tuhafım diye ortaya çıkarmaya çalıştığın ama o kağıda yazamadığın yanların onlarla kendini ve kendin gibilerini çok kolay kandırıyorsun; ya da zaten o kadar önemsemiyorsunuz ne de olsa farklısınız…

Özgürlüğünüze ne demeli seviyorsunuz özgürlüğü ama efendilerinizi hala öldüremediniz geleceğinizi yönetenleri bile seçemiyorsunuz daha onlar sizin geleceğinizi yazarken siz ortalıkta tuhaf tuhaf geziyorsunuz. hakikaten farklısınız siz aslında hem de az denemeyecek kadar çok acınacak kadar fazla…

Pazar, Haziran 11, 2006

Akıllı kadınlar!!!


Kadinin biri bir gün golf oynarken topu ormana kaçmis. Topunu aramaya koyulmus ve tuzaga yakalanmis birkurbaga görmüs.
Kurbaga ona, "Beni bu tuzaktan kurtarirsan, sana 3 dilek hakki taniyacagim". Kadin onu kurtarmis, kurbaga da "Tesekkür ederim, ama sana dileklerinle ilgili bir kosulu söylemeyi unuttum. Ne dilersen dile, kocan 10 kat iyisine veya fazlasinasahip olacak!"
Kadin "Tamam" demis. Ilk dilek olarak dünyadaki en güzel kadin olmakistemis. Kurbaga onu uyarmis, "Bu dilek, senin kocani da dünyanin enyakisikli adami yapacak ve kadinlar onun basina üsüsecek".
Kadin, "Bu önemlidegil, çünkü ben en güzel kadin olacagim, onun gözü benden baskasini görmeyecek". Kazam ve dünyadaki en güzel kadin olmus.
Ikinci dilek olarak,dünyadaki en zengin kadin olmak istemis. Kurbaga da, "Bu kocani dünyadaki enzengin adam yapacak, senden de 10 kat zengin olacak" demis. Kadin, "Bu da önemli degil, çünkü benim olan onun, onun olan da benimdir", kazam ve dünyadaki en zengin kadin oluvermis.
Kurbaga, üçüncü dilegini sordugunda, kadin "Hafif bir kalp krizi geçirmek istiyorum" demis...


Bu hikayeden çikarilacak ders: Kadinlar akillidir... Onlarla ugrasmamak gerekir yaaa yaaa

Şöyle köşeye audrey'in güzel bir fotoğrafını koydum çok seviyorum kendisini...

Cumartesi, Haziran 10, 2006

Tahmin


Korku filmlerini hem severim, hemde nefret ederim onlardan. Çünkü her zaman en beklenmedik adam katil çıkar. Ben de filmin başından gözüme figüran sayılabilecek kdar ufak tefek, pasif bir adamı gözüme kestirir, bütün filmi adama şüphe ile bakarak geçiririm. Fakat bu sefer de filmin ortalarında, katilin o olmadığı ortaya çıkar. İşin kötü yanı, hiç değilse filmin ortasında bunu anlamış olmam sevindirici değildir., çünkü zekamın bu konuda hiç bir rolü yoktur. Benim adam ilk on ölüden dördüncü ya da beşincisi olarak mortu çekmiştir.. Bir buçuk saat boyunca "katil benim!" diye bas bas bağıran başrol oyuncularından biri işlemiştir onca cinayeti. Bazen de mantığımı kullanarak en şüpheli görünenin katil olduğuna karar verir. Şıp diye bulduğum için kendimle gurur duyar, hatta filmi seyreden başka birileri varsa onların saflıklarıyla dalga geçerim. Bu da uzun sürmez, çünkü arkasında bir mezarlık dolduracak kadar ölü varken, başlangıçtan beri topal ve çocuksu olan adamın adamın yüzünden kötü, alaycı bir bakış beliriverir. Nadir de olsa katilin katili doğru tahmin edebildiğim filmler yok değil, çoğu da kötü kurgulanmış, üçüncü sınıf filmler...